2020 yılında oğlunu kaybetmişti… ‘Ben hep seninleyim!’

Posted by

Ebru Şallı’nın Harun Tan ile evliliğinden dünyaya gelen oğlu Pars Tan, 2 yıl boyunca mücadele ettiği lenfomaya yenilerek 16 Nisan 2020’de hayatını kaybetti. Oğluna olan özlemini her fırsatta dile getiren Ebru Şallı, ölümünün dördüncü yıl dönümünde Pars’ı Instagram sayfasında yaptığı duygusal paylaşımlarla andı.

Pars ile fotoğraflarını sayfasında paylaşan Ebru Şallı altına “Ömürlük sarılma… Ben hep seninleyip, hep…” notunu düştü.

‘MÜCADELE EDİYORUZ’ DEMİŞTİ

Ebru Şallı, 2019 yılı mayıs ayında verdiği bir röportajda “Pars’ı halsizlik ve kemik ağrıları nedeniyle doktora götürdük. Yapılan tetkiklerin hemen ardından tedavi süreci başladı. Son bir yıldır ailece hastalıkla mücadele ediyoruz” demişti. 

GÖZYAŞLARINI TUTAMADI

Ebr Şallı, Pars’ın hastalık sürecini katıldığı programda gözyaşları içinde anlatmıştı.

‘O HASTANE ODASI BENİM İÇİN CENNET BAHÇESİYDİ’

“Tanıyan Pars’tan çok etkilenirdi. ‘Bu nasıl bir çocuk’ derlerdi. Gerçek bir melekti. Bu hayatta bir melek doğurmuşum ve dokuz yıl bir melek ile yaşamışım. Kimseyi kıramaz, azıcık üzüldüğü an onu toparlamaya çalışır, müthiş bir sevgi çıkıyordu içinden. Pars hep başkaydı. Boyun ağrısı üzerine hastaneye gittik. Doktorlar bir hafta boyunca çabalamalarına rağmen tam olarak sorunun ne olduğunu bulamadılar, kan tahlillerinin iyi çıkmasına rağmen ağrısında bir değişiklik olmadı. Ultrasonda da çıkmadı. MR çekildi, o zaman öğrendik. İlk duyduğunuz an bir annenin ya da babanın dünyasının yıkıldığı an. Çok büyük bir acı. Meğer ağrıları zaman zaman yaşıyormuş ve ‘geçer’ diye düşünüp söylemiyormuş. İlk defa okulda ağladığı bir an oldu, ağrısı çok fazlaydı. Çok hızlı ilerleyen bir türdü…”

‘VERDİĞİM İLİK YÜZDE 100 TUTTU’

“2.5–3 yıllık süreçte tedavi ile çok güzel cevaplar aldığımız dönemler oldu. Cevap vermesi büyük bir şeydi. Bıraktığımız an tekrar hızlı şekilde atak yaptı, ağrılar başladı. Doktor aynı protokolü uygulayamayacağı için kemik iliği nakline geçmemize karar verdi…Dünyada bu iliği bulamadık. Aile bireylerine bakıldı. Bende literatürde olmayan bir doku çıktı ve o doku Pars’ta da vardı. Doktor ‘iliğiniz tutmuyor ama bu doku sizde var ve Pars’ta da olduğuna göre bir anlamı var’ dedi. İlik dahil her şeyimi vermek istiyordum. İlik verdim…Çok başarılı bir nakil gerçekleştirdiler. İlik yüzde 100 tuttu. Bu mutlu haberi alıp, evimize geçtik. Herkes çok sevindi ve ‘artık bir şey olmaz’ dedik. Olmayan çok var çünkü. B negatif kan bulmak çok zordu…Bir yandan ünlü biri olmak zor ve çocuğa böyle bir anı bırakmak istemiyordum. O yüzden kimseye anlatmadık, paylaşmadık. O hastane odasında o kadar güzel günlerimiz geçti ki. O hastane odası benim için cennet bahçesiydi.Pars görünmez oldu işte. Ben onun hakkında konuşurken her zaman böyle ağlamam, sık sık yanına giderim, güzel şeyler konuşurum, gülerim. Acımı daha farklı yaşıyorum. Kimseye bunun hesabını vermek zorunda değilim. Benim onunla aramda olan diyalogu, duyguyu kimse bilemez.”

 “HİÇ KOLAY DEĞİL”

“Hayatta durmaya çalışıyorum. Hiç kolay değil yaşamayanın anlayabileceği gibi bir durum yok ortada. Onunla bağlantım hep devam ediyor, sonsuza kadar da edecek. Çok büyük ve kutsal bir bağ. Çok özlüyorum.Ve bazen onun kokusunu duyuyorum işte o anlar beni zorluyor tabii. Eşsiz melek kokusu arada bir geliyor bana, şükrediyorum. Onunla yaptığımız her şeyi devam ettirmeye çalışıyorum. Devam ettirip daha fazlasını da yapacağım gücüm yettikçe”

EBRU ŞALLI İÇİNİ DÖKTÜ: KAN DONDURAN BİR CÜMLEYDİ

Zor günleri atlatmaya çalışan Ebru Şallı, kendi Youtube kanalında da içini döktü. Hayatındaki dönüm noktalarını anlatan Ebru Şallı “Çocuğu olan insanlar bence korkmalı” dedi. İşte Şallı’nın açıklamaları:

GÜZELLİK YARIŞMASI İLE TANINDIM

“95 yılında Türkiye güzeli seçilerek tanındım. Annemin ısrarı üzerine bu yarışmaya katıldım. Babamın haberinin olmadığı ve yaşımı da bir yaş büyüttüğüm doğrudur. Lise son sınıf öğrencisiydim.

90’lı yılların sonunu yakalamak benim için çok büyük keyifti. O zamanlar Top modellik revaçtaydı. Begüm Özbek’ler, Deniz Pulaş’lar, Merve İldeniz’ler… Bu isimleri yakaladım ben. Şanslıyım çünkü o bir akımdı. Ben onlarla beraber podyumda yürüdüm.”

‘TİPİM DİKKAT ÇEKTİ’

“Bütün dünya mutfaklarının kurslarına gittim. O da beni çok mutlu etti. Sürekli yemek yapıyordum. Sonra yemek kitapları yaptım, yemek programları yaptım o da bir dönüm noktasıydı benim için. İki yıla yakın diksiyon kurslarına gittim. Eğitim aldım bu konuda.”

“Benim çıktığım zamanlarda değişik bir tiptim. Koyu renk saç, mavi gözler, gamzeler Türkiye’de bayağı dikkat çekmişti. Benim hiç gece hayatım olmadı. Çünkü hep erken yatardım.”

‘EVLİ OLMADIĞIM YILLARDA ZORLANDIM’

“Evlilikçi bir yönüm var. Evlilik ve aile ortamı benim için önemli. O yüzden çok uzun süre hep evliydim, hala da evliyim. Güzel bir şey bence, olumsuz bir şey olduğunu düşünmüyorum. Çok az evli olmadığım bir süre var, o sürede de çok zorlandım. Gerçekten bunu itiraf ediyorum. Evli olmadığım birkaç yılda çok zorlandım. Kime merhaba desem adınız onunla çıkıyor. Bu ne kadar zor bir hayat!

Erken yaşta evlendiğim için kendimi bir bakıma korumuşum. Sonra o boşanma sürecinde ‘noluyo ya’ dedim.”

‘ANNE SÜTÜ İLE BESLEDİM’

“İki tane çocuk doğurmak çok güzeldi. Ben anne olmayı çok sevdim. Anaç da bi yapım var. 17 yıl önce Bero doğdu. Aralarında 6,5 yıl var sonra Ponçiğim Pars doğdu. Sadece anne sütüyle besledim çocuklarımı. Bu çok mühim bence.”

‘ÇOCUĞA KÖTÜ ANI KALSIN İSTEMEDİM’

“Bir dönüm noktam da tabii ki Ponçiğim ile yaşadığım durum. O konuyla ilgili hem konuşmak istiyorum, hem istemiyorum. Zor konuşması…

Haksız yere eleştirildiğimi düşünüyorum. Ponçiğin durumu herkesin başına gelebilir. Allah hiç kimseye vermesin ama her anne babanın başına gelebilir. Bu bi dünya, yarın ne olacağımız belli değil. Bir hastalık. İLk başta inanmak istemiyorsunuz.Pars’ın hastalığı olduğunda ben hemen ignore ettim durumu. Olmasını istemedim her anne gibi… Göğüsledim durumu. İşin içine girip, Nasıl çözeriz? Ne yapalım? Sonra zaten çabuk iyileşiyor gibi bir durum oldu. Çok güzel cevaplar aldık hastalığın tanısı konulduktan sonra. Bunu kimseye anlatmadım. Çocuğa böyle bir anı kalsın istemedim. Çünkü iyileşecekti…”

‘KİMSE EMPATİ YAPAMAZ’

“Bu durumu yaşayan tek kadın ben değilim. Tek anne ben değilim. Bunun şımarıklığını da yapmak istemiyorum. Ama insanların çok büyük konuştuğunu görüyorum. Çocukları olan insanlar nasıl korkmadan kötü yorum yapıp, kötü cümleler kullanabiliyorsunuz? Benim yaşadığım acıyı nasıl anlayabilirler? Anlama şansı var mı bir insanın? Yaşamadan anlayamaz ki! Empati yapabilir mi, bence yapamaz!”

‘YORUMLAR ACIMASIZ’

“2,5 yıla yakın ben hastanede yaşadım. Orayı bir eğlence alanına çevirdim. Biz ilik nakline giderken ‘ilik hediyesi’,’ilik eğlencesi’ diye bir oyun çıkardım.İnanılmaz bir şeydi. Bütün aile sanki diş buğdayı gibi hediye aldı. Pars çok eğlendi. İnanılmaz şeyler yaşadık. Bunları yaşamış bir insan olarak yapılan yorumları çok korkusuz, acımasız buluyorum.”

‘KAN DONDURAN BİR CÜMLEYDİ’

“Şöyle bir şey bekleniyor, bunu hissediyorum: Ebru Ponçiğini kaybetti, artık o da ölür. Olması gereken bu. Bunu mu istiyorsunuz? Benim bir tane daha oğlum var, ailem var. Hiç mi aklınıza gelmiyor böyle şeyler. Elbette yorum yapabilirsiniz ama önce vicdanınızı düşünün. Ben Pars’ımın istediği gibi burada, karşınızdayım.”

“Zaman zaman ağlıyorum. Ağlamak da insani bir duygu. Tanıdığım birisi “Ya Ebru harika, çok güzel çekimler yapıyosun, seyahatlere gidiyorsun, çalışıyorsun, her şey çok güzel gidiyor, çok güzel görünüyorsun, daha da mı gençleştin sen?” dedikten hemen sonra “Ama tabii senin iyi olma şansın yok ki… Naparsan yap” dedi. Kan dondurucu bir cümle. Kafa bu, mantalite bu…”

‘TERAPİLERLE AYAKTA DURMAYI ÖĞRENDİM’

“Ben 17 yaşından beri çalışıyorum, Türkiye Cumhuriyeti’ne vergi ödüyorum. Ben sıradan bir insan değilim. Ben hizmet veriyorum, çalışıyorum. Bir tane Ebru var bunu yapmayın!”

“Aldığım terapilerle ayakta durmayı öğrendim. Ben güçlü bir insanım bunu biliyorlar ama “Ben okadar güçlü değilim, bana güvenmeyin” diyorum. Hala terapi almaya devam ediyorum.”

‘ACIMI NASIL YAŞAYACAĞIMA BEN KARAR VERİRİM’

“Hiç kimse benden ölmemi beklemesin. Ben yaşadığım acıyı kendim biliyorum. Bunun hesabını kimseye vermek zorunda değilim. Bunun hesabını bana kimse de soramaz. Bu benim acım. Ben yaşıyorum, nasıl yaşayacağıma kendim karar veririm.”

“Biraz Allah’tan korkun. bir lokma vicdanınız olsun. Ponçik beni koruyor. Ben onunla sürekli iletişimdeyim. Bir takım şeyler de yaşıyorum zaten. Bu konuyla ilgili elinizi vicdanınıza koyarak yorum yapın, anne baba iseniz de biraz korkun.”

 

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir